Beni Özleyin Anacııım*

Birkaç ay önce kendimi iletişim yorgunu hissettim, çünkü ben dikkati dağınık ve gündem meraklısı bir insanım. Nerede ne olup bitiyor merak ederim ve ulvi fikirlerimi paylaşırım çoğu zaman. Bu her şeyden haberdar olma refleksi benim zihnimi çok yoruyor, yorumlarım da karşımdakileri büyük ihtimalle. Kaygılı olduğumda bunu daha fazla yaptığımı fark ettim. Zihnimi askıya almış oluyorum herhâlde ama ortamdan çıkınca daha da yorgun oluyorum. Sonra bir kısırdöngü. Bunu fark ettiğimde, whatsapp’taki çok sevdiğim arkadaş gruplarımdan çıktım, sosyal medya hesaplarımı dondurdum. Biraz zihnimi dinlendirir dönerim diye düşünüyordum. Sonra sosyal medyaya yavaş yavaş döndüm (keşke daha ölçülü kullanabilsem) ama whatsapp gruplarına dönmeyi düşünmediğimi geçen bir arkadaşımın nazik davetiyle fark ettim. Dönmek hakikaten hiç aklıma gelmemiş. 

Üzerinde düşününce sohbet gruplarının çılgınlık olduğuna karar verdim. Normalde birine mesaj atarken selam, nasılsın falan gibi giriş yapılır, karşı taraf mesajlaşmaya hazırlanır. Ama gruplarda öyle bir şey olmuyor. Herkesin kendi bakış açısına göre takip ettiği gündemler bam bam önünüze geliyor ve siz bir anda kendinizi kendi gündeminizin dışında şeylerle de ilgilenirken buluyorsunuz. Benim gibi biri için kâbus! Bir süre sonra zihnim ilgilenmediğim hâlde haberdar olduğum, benim için anlamsız haberlerle doldu. Bu sadece tüketmek de değil. Bunun üzerine düşünür, yorum yapar ve sanki benim için önemliymiş gibi vakit ayırır oldum. Bildiğin küçük twitter! (Twitter uygulamasını hâlâ yüklemedim, arada bir tarayıcıdan giriyorum.) 

Öte yandan iletişimin kalitesini de düşüren bir şey bence. 7/24 aynı evde yaşıyor gibi sürekli iletişim hâlindesiniz (bu da ayrı bir çılgınlık) ama aslında birbirinizin hâlinden çok da haberdar değilsiniz. Bunu şuradan biliyorum. 

Ailem onları aramadığım için şikâyet ediyordu. Annem, teyzem ve ablam genelde her gün konuşur ve birbirlerine anlatacak bir şey bulurlar. Ne yalan söyleyeyim bende sürekli bir şey paylaşma ihtiyacı yok. Biraz daha içe dönük bir insanım sanırım. Önceden kendimi zorluyordum ama artık fark ettim ki ben öyle değilim, yapacak bir şey yok. Muhabbet etmek istediğimde, özlediğimde arıyorum. Onlar kadar sık konuşmamış oluyorum. Ama gerçekten özlemiş oluyorum! Neyse bana sitemde bulundukları bir gün ben de aile WhatsApp grubu kurdum. (Üşengeçlik her zaman çözümcü yapmıştır beni.) Kaç yıl oldu hatırlamıyorum. Arada girildi, çıkıldı, küslükler oldu vs ama kimse onları yeterince aramadığım için şikâyetçi olmadı. Ama onlar bir süre sonra “Yaa bu grup kuruldu birbirimizin sesini duymaz olduk.” dediler. Çünkü aslında gruplarda kendimizden konuşmak yerine bir şeylerden “haberdar” etmeye yönelik bir muhabbet dönüyor. Birbirimizin nasıl olduğunun çok da farkında olmuyoruz. Ama kendimizi konuşmuş sayıyoruz. Konuşmak istiyorsak yine “özel”e gitmemiz, ayrıca mesaj atmamız gerekiyor.    

Bana gelince o haberdar etme kısmı o kadar yoruyor ki ayrıca konuşmaya enerjim, vaktim olmuyor. Şimdi, tüm sohbet gruplarından azade, iletişime geçmek istediğim zaman istediğim kişilerle konuşmak, laflamak; kişiye göre bir şeyler paylaşmak, çoğu şeyden haberdar olmamak, özlenmek, özlemek, merak etmek, bana iyi geldi. Birbirimizi özleyelim azıcık ya. Mesela; Şebnem abla, Nefise Hanım, Zehra hocam, Elif, Fatma Zehra, Şebnem Hanım, Nejla, Zozan, Zeynep Ulviye, Nilüfer, Gülsüm, Rabia, Betül, Kevser, Semra, Gamze hepinizi özledim anacım.

Yayınlayan

Gökçen

Bir yerde "Mutlu olacağınız mesleği merak ediyorsanız, çocukken oynadığınız oyunlara bakın." diye bir cümle okumuştum. Ben küçükken oyunlarımda hep iş kadını olurdum. Hesap makinesini bilgisayarım hayal eder, bir yandan da sürekli telefonla konuşuyor rolü yapardım. O günden bugüne çok bir şey değişmedi. Sadece oyunlarım gerçek oldu. İşimde tam da çocukluğumdaki gibi tüm gün bilgisayarda çalışıyor ve telefonla iş takip ediyorum. Araştırmacı, gündemi takip eden, yeni şeyler öğrenmeye meraklı, kendini geliştirmeye çalışan, psikolojiye ilgi duyan, sosyal medyayı çok kullanan, gazetecilik okumuş, Gül Ayşesi olan bir çocuk kitapları editörüyüm. Tüm bunlar birleştiğinde ben fazlaca bölünüyorum. Burada biraz da bölünmelerimi okuyacaksınız.

“Beni Özleyin Anacııım*” üzerine 8 yorum

  1. Maruz kalmak… Tam anlamıyla kilit bir ifade. Bir seneyi geçmiştir pek çok whatsup grubundan çıktım. Bana kalsa hepsinden çıkardım bu arada 🙂 Ama çocuğun okul grubundan da çıkamıyorsun. Çıkamadığım gruplar için de çözümüm grubu sessize almak ve medya görüntüsünü sadece üzerine tıklarsam indirmek. Bir anda ekranına acayip şeyler inebiliyor, bundan mesela rahatsızlık duyuyorum. Hatta kişisel alanıma girilmiş gibi hissediyorum. En sevdiğim grup tipi sadece yöneticinin bilgi verdiği geri kalanın sustuğu tip 🙂
    Dediklerine öyle çok katılıyorum ki, Gökçen aklımı mı okumuş dedim. Hatta ben bir ara böyle bir yazı yazmıştım da benden mi kopyalamış diye bile düşündüm :PP Eskiden blog yazıları kopyalanırdı, milattan önce işte 🙂
    Özlemek de kilit bir ifade bu arada. Annem bazen soruyor kardeşinle konuştun mu diye, konuşmadım ama neler yapıyor fikrim var diyorum sosyal medyadan ahaha 🙂 neyse kardeşim de uzaklaştı sosyal medyadan da eski günlere döndük. Derinlikli bir iletişim için grup harici görüşmek bence şart.
    En sevdiğim ve sanırım en iyi becerebildiğim iletişim şekli de sesli mesajlar. Konuşmak çok zorlayıcı geliyor bana. Laflar da uzuyor bazen sıkılıyorum ne yalan söyliyeyim. Sesli mesajın kontrolünün bende olmasını da seviyorum sanırım. Tam burada çocukluğuma falan da gidecekmişim gibi uzadı konu 🙂
    Diyeceğim o ki, daha çok yaz!

    1. Telefonla konuşmakla ilgili benim de sıkıntım var, modumda değilsem açmak istemiyorum sonra kalıyor falan. Bir an ne kadar kıl bir insan olduğumu düşündüm ama sonra bunun normal olduğuna karar verdim. İletişim araçları düzgün çalışıyor diye her an ulaşılmak zorunda değiliz herhalde 😀

      Yorumların çok kıymetli, teşekkür ederim. Daha çok yazmaya çalışacağım örtmenim!

  2. Ben de telefonla konuşamayangillerdenim. Öyle arayım kendimden haber edeyim haber vereyim olmuyor bende, tüm WhatsApp grupları sessizde böylece ne zaman hangi gruba bakacağıma karar veriyorum. Ve ilgilenmediğim konuları hemen es geçip ilgilendiğim konulara uzun cevaplar yazabiliyorum. Guruplar benim için en azından kabaca haberdar olma, üstten de olsa iletişimi devam ettirme vesilesi oldu. O yüzden belki de gruplardan çıkamıyorum.🙈 Derinlikli iletişime gelince zaten onlarla yüzyüze görüşmek tercihim. Yani ben de seni özledim. Gel de çay içelim sonra ben çok açım diye salata söylerim sen de pek aç değilim diyerek hamburger 😍

    1. Bende de sessizde oluyor gruplar ama orada mesaj sayısı görünce bakma ihtiyacı hissediyorum. Çünkü her şeyden haberdar olma kaygısı :/ Son cümleye çok güldüm, kalp kalp. Emojileri bulamadım da dsjhs.

  3. gruplar…çeşit çeşit. ünlüler/gönüllüler/gönülsüzler/zorunlular/grubun grubunu kuranlar 🙂 bazen yorsa da fena değil. Sevdiklerimle iletişimde olma hali gibi/görüşüyormuş/haberleşiyorumsu durumlar yine de yaşadığıma dair bir iz ve şükür. Yaşarken onlarsız olmayı/kalmayı esirgemek istemiyorum. Bende bir ara eeee yetti dedim. Yöneticinin tek olduğu gruplar hariç tüm grupları arşive attım. İyi yöntemmiş. epey kontrollü. Arşive bakarsam görüyorum. Varlar ama yok gibiler. Seni özledik Gök, dön lütfen

    1. Hocam her zamanki gibi çok tatlısın. İnceliğin için teşekkür ederim :kalpkalp Kontrollü olabildiğim bir zaman, inşallah. (Emojileri yüklememişim herhalde, emojisiz yazılar hep biraz eksik :))

  4. Uzaklarda olmak diye bir şey var ve sanırım en iyi seni ben anlarım cancanım, özlemek, özlediğini ifade edememek, düğüm düğüm olması bazen kelimelerin… Bazen de şunu düşünüyorum, uzakta olmak aslında kendisini bulmasını da sağlıyor insanın.. Benim yolum nasıl, ben ne haldeyim, ne istiyorum.. Dışarıda olmak bazen içeride olmak gibi geliyor bana ve güzellik inan bana ben de çok özledim ❣️

zehra hoca için bir cevap yazın Cevabı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir